- Ayrıntılar
-
Gösterim: 5511
İnsan evrenin bilinen en muhteşem varlığı. Yüce Yaratıcı insanı en güzel şekilde yaratmış (95/4); ona akıl ve hür irade vermiş; vahyin ışığında kendini inşa etmesini istemiştir. Bu bakımdan hayat bir sınavdır; iyiyi, doğruyu ve güzeli gerçekleştirme sınavıdır. Allah, her şeyi kuşatan rahmetinin ve merhametinin gereği olarak insan aklına destek olsun diye vahiy göndermiştir.
İşte “bin aydan hayırlı” (97/3) olduğu bildirilen Kadir gecesi, insan aklının vahiyle buluştuğu gecedir. Kadir gecesi, bütün değerini ve anlamını Kur’an’dan almaktadır. Yüce Allah Kadir suresinde şöyle buyurmaktadır: “Biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirmeye başladık. Sen Kadir gecesinin ne olduğunu bilir misin?
Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. O gece melekler, Rablerinin izniyle, vahiyle inerler ve hayatın her alanına dair tam bir mutluluk/esenlik getirirler. Bu durum şafak sökene kadar devam eder” (97/1-5). Bu sureyi, İslam’ın bir anlamda özeti gibi olan, Fussılet suresinin 30. ayeti ile birlikte anlamaya çalışmak ufuk açıcı olacaktır: “Rabbimiz Allah’tır diyen ve sebatla doğru yolu izleyenlere/dosdoğru olanlara gelince, onların üzerine sık sık melekler iner (ve şöyle derler), ‘korkmayın ve üzülmeyin, işte alın size vaad edilmiş olan cennet müjdesini! (41/30). Kadir gecesi, insan aklı vahiyle buluştuğu için bin aydan daha hayırlıdır. Kur’an, bütün peygamberlerin çağrısının özünü oluşturan Tevhid gerçeği ile insanı özgürleştirir. Özgür insan, bilinçli olarak vahyin desteğini ister. Allah dileyen kimseyi hidayete erdirir.
İman aydınlığını yakalayan insan, “dosdoğru” olur. Kadir gecesinde inen melekler, insana, vahiyle buluşan aklın kazandıracağı “tam esenlik”i müjdelemektedirler. Tevhid’le özgürleşen; düşünce, tutum, tavır ve eylemlerinde dosdoğru olmayı ilke edinen; enerjisi iyi/güzel/doğru işi gerçekleştirmek ve üretmek için harcayan insan, başarıda ve mutlulukta evrensel boyutu yakalamış olur. Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Çünkü, Kur’an’la birlikte, insanlığın tarihsel akışı değişmiştir. Artık mucize ve keramet dönemi bitmiştir.
Artık, aklın sağlıklı işlemesinin önündeki bütün engeller ortadan kalkmıştır. Ayrıca Kur’an’la insan arasındaki bütün engeller de, kalkmıştır. Kur’an okumanın bir tek ön koşulu vardır: “euzubillahimineşşeytanirracim” diyerek, ”şeytandan ve her türlü kötü/şaytani düşünceden Allah’a sığınmak”. Aslında bu, Kur’an’dan ileri düzeyde yararlanabilmek için, insanın her türlü ön yargıdan arınması, akla sağlıklı işleme imkanı hazırlaması demektir. Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır; çünkü artık insanın gerçekleri görme konusunda hiçbir geçerli mazereti kalmamıştır. Kur’an, gerçekleri insana buldurtmak, keşfettirmek istemektedir. Nahl suresi bu hususun güzel bir örneğidir.
Vahyin, “Allah’tan başka tanrı” olmadığı konusunda bütün insanları uyarmak için gönderildiğine dikkat çeken yüce Allah (16/2), göklerin ve yerin “içsel bir gerçeklik (şaşmaz bir düzen) üzere”(16/3) yarattığını belirtip, “bir spermden yaratılan” insanın, bir anlamda Tanrı’ya kafa tutabilecek (hasimun mubin) bir varlık olabileceğini (16/4) belirtmektedir. İşte bundan sonraki ayetler, insanın çeşitli hususlar üzerinde düşünmesini ve aklını kullanarak, “ders alarak” , Yaratan’ı bulmalarını, O’na şükretmelerini; “Yaratan’ın yaratmayana hiç benzemediği”ni (16/17), her türlü putun, “yaratık“ olduğunu (Allah’ı bırakıp taptıkları şeyler hiçbir şey yaratamazlar, esasen kendileri yaratıktır) (16/20), anlamalarını istemektedir. “Tanrınız tek bir Tanrı’dır. ahrete inanmayanların kalpleri bunu inkar eder, onlar büyüklük taslarlar” (16/22). Allah’ın affetmeyeceğini bildirdiği tek günah “Allah’a eş koşma”dır(4/48,116). Bunun da sebebi, insanın yersiz gurur ve kibridir.
Devamını oku...